Küresel lojistik sektörü, hem hizmet sunduğu pazar açısından hem de istihdam edilen personel sayısı bakımından, geniş bir etki alanına sahiptir. Güvenilir ve uygun maliyetli bir taşımacılık süreci olmaksızın, dünya üzerindeki ticaretin sürdürülebilmesi mümkün olmayacaktır.
Küresel çapta endüstrilere uygun çözümler sunan lojistik sektörü; müşterilerin sürekli artan hizmet beklentilerinin karşılanmasında ve stok sürekliliğinin sağlanmasında, baş rol oyuncularından biridir.
Gelişimini müşteri talepleri doğrultusunda sürdüren lojistik sektörü; üreticilerin tedarik zinciri yönetiminde “dip-zirve” etkisine sahip olma kabiliyeti sayesinde, rekabet avantajı ve en iyileştirme hedeflerinde başarı sağlamaktadır. Örneğin; Avrupa karayolu taşımacılığında bölünme ve artan fiyat rekabeti; üretici ve perakendecilerin merkezileştirilmiş dağıtım stratejilerine yönelmelerine neden olmuştur. Bu sayede üretici ve perakendeciler, dağıtım ağlarını güçlendirilmeleriyle birlikte önemli bir girdi elde etmiştir.
Teknolojik, yasal ve coğrafik değişimlerin çalkantılı bir dönüşüm sürecine yönlendirdiği lojistik sektörü; değişimin yavaşlamadığı ve gün geçtikçe yeni fırsatların doğduğu bir sektör olarak varlığını sürdürmektedir. Özellikle son dönemlerde, Endüstri 4.0 etkisiyle birlikte üretime dayalı ekonomik döngünün Asya’dan Avrupa’ya doğru yönelmesi, yakın kıyı taşımacılığına dayalı çok modlu taşıma türevlerinin ve koşullara adapte edilen özel lojistik çözümlerinin ortaya çıkmasına sebep vermektedir.
Keza yirmi yıl önce hiç kimse, e-ticaretin perakendecilik sektörünün temel taşlarını yerinden oynatacağını, Çin’in dünya lojistik sektörü açısından bu denli önemli olacağını düşünemezdi.
Lojistikte dış kaynak kullanımı, küresel ticaretin gelişiminde belirleyici eğilim olmuştur. Lojistik hizmet sağlayıcıların önemi, işletmelerin profesyonel lojistik hizmet sağlayıcılarla işbirliği eğilimi sayesinde artmıştır.
Genellikle, dışarıdan hizmet almanın ilk aşaması taşımacılıktır. Taşımacılık faaliyetlerinde pazarlık gücü, taşıma işlerini üstlenen nakliyecilerdedir. Nakliyecilerin araç ve personel yatırımı göz önünde bulundurulduğunda, verimlilik ve ölçek ekonomisi kurallarına uyum sağlayabilmek adına, dış hizmet kullanım ihtiyacı doğmaktadır.
Depolama hizmetleri, genellikle lojistik hizmet sağlayıcı firmalar tarafından sunulmaktadır. Kapasite ve ihtiyaç doğrultusunda, düşük maliyet ve dağıtım kanalının sağlayacağı faydalar göz önünde bulundurularak, depolamada dış hizmet kaynağı kullanma eğilimi mevcuttur.
Ertelenen üretim başlığı altında, itme-çekme yöntemi prensibiyle çalışan işletmelerde öngörülemeyen taleplerin karşılanması ve garanti kapsamında ürün değişim işlemleri yer almaktadır. Bu işlemler; genellikle üretici firma kontrolündeki depolama sahalarında yürütülürken, anlaşmalı lojistik hizmet sağlayıcı firmalarla yapılan işbirliği oranı %70 civarındadır. Örneğin; bilgisayar parçalarının garanti kapsamındaki değişimi için, üretici bir firmanın yetkilendirdiği lojistik hizmet sağlayıcının organizasyonu yönetmesidir.
Envanter yönetimi, stoğa konu olan malzemelerin; ayrıştırılması, kayıt altında tutulması, konumlandırılması, kontrolü ve sayımını kapsayan süreçtir. Üretici firmalar, karmaşık hale gelen envanter yönetim fonksiyonlarını, dış hizmet kapsamında lojistik hizmet sağlayıcı firmalar vasıtasıyla yönetebilmektedir.
Taşıyıcı yönetimi, yüklemelerin organizasyonunda işbirliği yapılan taşıyıcıların yeterliliğini denetleyen disiplindir. Taşıyıcı yönetimi, sıklıkla üretici firma tarafından kontrol altında tutulmaktadır.
Şemada gösterilen envanter mülkiyeti satırı; stoklanan ürünlerin ayrıştırılması, kayıt altında tutulması, konumlandırılması, kontrolü ve sayım sorumluluklarının, üretici tarafından üstlenildiğini ifade etmektedir.
Müşteri ilişkileri yönetimi, tamamen üretici firmanın kontrolü ve sorumluluğundadır. Müşteri ilişkileri yönetimini lojistik hizmet sağlayıcısının kontrolüne bırakan üreticilerin oranı, %5-10 arasındaki bir kesimi temsil etmektedir.